***----****HIRÇIN****-----****
  Barış Manço'nun Küstah Spikere verdiği Cevap
 
Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

 

 

UZUN  INCE BIR YOLDAYIM

16 Haziran 2005 günü bir ileti almistim. Aradan geçen bir buçuk yil içinde bu ileti bana ayri ayri zamanlarda, 2 degisik biçimde, tam 137 kanaldan geldi. Önce isterseniz metinleri beraberce bir okuyalim:

 

1-) Rahmetli Baris MANÇO, Fransa'da bir televizyon programina katilir. Hersey gayet güzel giderken, sunucu klasik Avrupali edasi ile "Siz Türkler barbarsiniz" muhabbetine girer. Bunun üzerine Baris MANÇO sunucuya üzerinde para olup olmadigini sorar. Sunucu, cebinden birkaç banknot çikartip Baris MANÇO'ya uzatir:

BM: Simdi bu paranin üzerindeki kim?

S: General bilmem ne, bilmem neredeki savasta kahramanlik yapmistir, vs vs...

BM: Peki bu?

S: Tegmen bilmem ne, böyle etmistir, söyle etmistir.

Bunun üzerine Baris MANCO cebinden birkaç banknot çikarir ve üzerindekileri teker teker anlatir:

BM: Bu Mevlânâ Celâleddin-î RUMÎ; ünlü bir Türk düsünürüdür.Bu Halit Refik KARAY; ünlü bir Türk Edebiyatçisidir. Bu Mustafa Kemâl ATATÜRK, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusudur.

Sessizligin üzerine sunucuya bakarak söyle der:

BM: Simdi siz söyleyin, kim barbar?

 

2-) Baris Manço Fransa'da bir televizyon kanalinin canli yayinina konuktur... Küstah bir spiker vardir ve Baris Manço ile dalga geçmektedir... Sürekli, "Iste Türk, yani barbar, vahsi vs..." demektedir... Baris Manço daha fazla dayanamaz ve spikere "yaninizda kâgit para var mi?" diye sorar! Bu soruya spiker sasirir ve "evet var ama n'olacak" der... Baris Manço israr edince spiker cebindeki kâgit paralari çikartir... Bu olaydan az önce Baris Manço canli yayinda "Anahtar" adli sarkisini söylemistir... Bu sarkinin bir bölümü söyledir: "Bes Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, bes Fatih-bir Mevlana, Iki Mevlana-bir Sinan" (Baris Manço / Anahtar sarkisi / Darisi Basiniza Albümü / 1992) Bu sarki bir matematik sorusudur ve sarkida adi geçen kisiler o dönemdeki Türk parasi olan banknotlarin arkasinda fotografi olan kisilerdir...

Baris Manço spikere sorar: "Bu paranizda fotografi olan kisi kim?" Spiker: "General......." Baris Manço diger paralardaki fotograflari olan kisileri de sorar. Spikerin verdigi cevaplar hep aynidir: "General.......", "Amiral...........", "Komutan............."

Spikerin bu "falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan" cevabindan sonra bu sefer de Baris Manço cebinden Türk paralarini çikarir... Spikere der ki: "Bu parada fotografi olan kisi Mehmet Akif Ersoy'dur. Sairdir... Bu fotograftaki kisi Mevlana'dir. Düsünürdür... Bu paradaki fotografi olan kisi Fatih Sultan Mehmet'dir. Adaletin sembolüdür... Bu paradaki kisi ise Atatürk'tür. "Yurtta baris, dünyada baris" diyen kisidir... Bizim paralarimiz bunlar... Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar oldugumuz için paralarimizin arkasina "sairlerimizin", "düsünürlerimizin","bilim adamalarimizin" fotograflarini bastik... Siz Fransizlar kendiniz barbar, vahsi oldugunuz için paralarinizin arkasina hep savas adamlarinin fotograflarini basmissiniz!" der... Baris Manço'nun bu müthis cevabindan sonra televizyon yöneticileri canli yayini keserler ve spikeri oradan kovarlar, baska bir spiker yerine gelir ve canli yayin yeniden baslar, yeni spiker Baris Manço'dan ve Türklerden özür diler, programa böylece devam edilir...

 

Benim açimdan bu iletide 3 – 4 olay var, baska bir deyisle bu iletiyi yayanlar asagidaki fikirlerin bir kaçini veya hepsini yaymak istiyorlar:

 

1-) Genelde Avrupa, özelde Fransa Türkleri barbar ve vahsi yerine koyar ve, her firsatta saldirirlar veya, en azindan, Türkler böyle düsünür;

 

2-) Savas adamlari, baska bir deyisle ordu komutanlari, vahseti ve barbarligi temsil eder ve vahsi milletler paralarina komutan resimleri koyar;

 

3-) Animsadigim kadariyla, 1940’li yillarda dolasima çikan Inönü’lü (o da asker kökenli!) paralar hariç, Cumhuriyet’ten bu yana (aslinda 5 Aralik 1927’den buyana demek daha dogru çünkü yeni cumhuriyetin ilk parasi o gün dolasima girmistir. 1 Kasim 1928 harf devriminden önce basilan bu paralarda eskiyazi kullanilmistir) çikan bütün Türk paralarinda, Baris’in sarkisindaki paralarin ön yüzleri dahil, Baskomutan Atatürk’ün resimleri olmustir. Cumhuriyet’ten önce devlet para çikartamiyordu çünkü Fransa, Ingiltere, Almanya gibi ülkeler Osmanli devletine para basmayi yasaklamisti. Demek ki Türklerin vahset ve barbarliklari 23 Ekim 1923’te baslamistir. Artik o günden bu güne, bu topraklarda yapilan ve Cumhuriyet’in kurulmasiyla baslayan millî vahset ve barbarliklari düsünüp siz bulun! Sonuçta 83 yildir paralarimizin hepsinde bir askerin resimleri olduguna göre vahsette diger bütün milletleri geride biraktigimizi söyleyebiliriz;

 

4-) Baris Manço yabancilara karsi milletini çok iyi koruyordu. Ah, keske ...

 

Asik Veysel en taninmis sarkisinda söyle der:

 

Uzun ince bir yoldayim

Gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne haldeyim

Gidiyorum gündüz gece

 

Dünyaya geldigim anda

Yürüdüm ayni zamanda

Iki kapili bir handa

Gidiyorum gündüz gece

 

Uykuda dahi yürüyom

Kalmaya sebeb ariyom

Gidenleri hep görüyom

Gidiyorum gündüz gece

 

Kirkdokuz yil bu yollarda

Ovada dagda çöllerde

Düsmüsüm gurbet ellerde

Gidiyorum gündüz gece

 

Sasar Veysel isbu hale

Gah aglaya, gahi güle

Yetismek için menzile

Gidiyorum gündüz gece

 

Bence bu siirin en önemli bölümü son 2 dizesidir:

 

Yetismek için menzile – Gidiyorum gündüz gece

 

Menzil, Arapça “Menzel” sözcügünden gelir. Bu sözcügün birinci anlami “yolculuk sirasinda, günbatimina dogru, varip konaklanacak ve dinlenilecek yer” olup bir bakima “günün hedefi” seklinde algilanmalidir. Sarkida, her dörtlügün sonunda, “gündüz gece” kismi 3 kere tekrarlanir ve dörtlük “Oy” sözcügüyle biter. Tesbih taneleri gibi pespese gelip düsen bu ‘gündüz gece’ler dizisi ise “Yasam”i simgeliyor. Asik Vaysel’e göre yasamin hedefi “En Sevgili” olana, Yaratan’a kavusmaktir. Bu özlemin verdigi aci ise “Oy” sözcügündedir.

 

Derken elime yazari “Tamer Sahin” redaktörü baska birisi olan bir kitap geçti. Bilirsiniz: redaktör Fransizca bir sözcük olup “kaleme alan” demektir. Tamer Sahin’i iyi tanirim: taa 1970’li yillarda, simdi bir Antalya’li olan eski dostum Hasan Epirden’in yaninda çalisirdi. Yakisikli oldugu için bir kaç foto-romanda oynamistir. Araba sürmesine ve sanatçi getirip götürmesine diyecek yoktur. Hasan o yillarda Baris’in emprezaryolugunu yapiyordu ve haliyle konserlere falan Baris’i Tamer götürüyordu. Derken Tamer Baris’a transfer oldu ve 20 Agustos 1980 günü baslayan “Izmir Fuari” katilim ekibine girdi, Baris’la Lale’yi Istanbul’dan Izmir’e götürüp getirdi ve Fuar, dolayisiyla 30 günlük gazino programi sürecinde onlarin ve Kurtalan Ekspresi’nin Izmir’de sürücülügünü yapti. Tamer Sahin’in kitap yazabilecek kadar elinin kalem tuttugunu sanmiyorum. Her halde birileri “redaktör” nam diger kisiye, kitaba yazilacaklari dikte ettiler gibime geliyor. Her neyse, konumuz bu degil. Baris, 1988 Ekim ayninda televizyon programlari yapmaya basladiktan sonra haftada 40 - 50 bin mark gibi bir para kazanir olmustu. Bu para maalesef Lale’nin basini döndürmeye basladi. Öyle ki Lale birdenbire çok hirsli bir kadin oluverdi. Bunu Erkmen Saglam da hep söyler. Baris yillarin ona verdigi olgunlukla, tüm efsanevî cimriligine karsin, hirsli degildi ama Lale gerçekten çok tuhaflasmisti. Ayrica etrafinda ona “Hanimefendi” diyen bir sürü insan türemisti. Bilirsiniz: sanatçi aci çektikçe üretken olur. Bu yasadiklari olumsuzluklar da Baris’i “Anahtar” adli sarkisini yazip bestelemege itti. Anahtar’da kurgu olarak paralarin üzerindeki Türk büyüklerinin resimleri kullanilirken Baris’in sevdigi kizin para hirsinin alti çizilir. Sarkida bir ara annesi(miz) Baris’a sitem eder: “oglum anlamadin mi? Vazgeç bu sevdadan bu kiz fazla akilli. Ah beni saf oglum ah oglum anlamadin mi?” diye... Söz annemden açilmisken söyleyeyim: o hep “Dogukan 1980 Izmir Fuari ürünüdür” derdi. Gerçekten de Dogukan 1980 fuarinin açilisindan tam 9 ay 10 gün sonra, 19 Mayis 1981’de dogdu. Nur içinde yatsin: annecigimizin hesabi kuvvetli imis!

 

Adi ANAHTAR olan bu sarkinin sözleri söyle:

 

Sinifin en güzel kizi o yalniz geziyor

Kimse ona yaklasamiyor

Yine koltugunda koca koca kitaplar

Yine kütüphaneden geliyor

Baktim bir cilt sair Mehmet Akif

Iki büyük kitap Fatih Sultan Mehmet

Üç kalin cilt Mevlâna bir de Mimar Sinan

Döndü bana dedi ki beni seviyorsan

Eger kalbime girmek istiyorsan

Önce bunlari anla beni iyi dinle

Bes sair bir abide

Iki abide bir sultan

Bes sultan bir düsünür

Iki düsünür ise bir Mimar

Düsün tasin bütün gece

Benim kalbim bir bilmece

Kalbimin bir kilidi var

Iste sana anahtar

En sevdigi sair Mehmet Akif

Bir abide Fatih Sultan Mehmet

Hayranim dedigi Sinan bir de Mevlâna

Gece annem evde dedi oglum neyin var

Yemeden içmeden kesildin yine

Dedim anne artik kalbimin sahibi var

Asik oldum delicesine

Bir gün Akif okuyor bir gün Mevlâna

Bir Fatih‘e hayranmis bir de Sinan‘a

Hem tarihe merakliymis hem de sanata

Annem dedi oglum anlamadin mi

Vazgeç bu sevdadan bu kiz fazla akilli

Ah beni saf oglum ah oglum anlamadin mi?

Askin gözü kör olurmus annem galiba hakli

Kafama fena takildi bu kiz çok akilli...

Bes Akif bir saat kulesi iki kule bir Fatih

Bes Fatih bir Mevlâna iki Mevlâna bir Sinan...

 

Yillarboyu Baris'in yurt disinda katildigi radyo ve televizyon programlarinin hemen hemen hepsinin önünde ve içinde oldum. Aslinda, çok önceden programlarin hazirlanmasina katkim olur ve, ne ülkemiz, ne de Baris açisindan en ufak bir pürüz olmamasi için titiz davranirdim. Bütün iliskilerimi de yazili olarak kurardim çünkü Baris konusu benim için çok önemli idi ve beni asardi: o Türkiye’nin mali idi… Bu nedenlerle de sözü geçen programi animsayamadim. Ama, “olur a, benden habersiz gitmis olabilir” düsüncesiyle, çok iyi bildigim ve üzerlerinde hiç bir askerin resmini hatirlayamadigim Fransiz paralari arsivine gittim. Son yüzyilda dolasima giren kagit paralarin yillarina göre üzerlerinde tasidiklari resimleri söyle:

 

1871, 1873 ve 1905 yillarinda çikan paralara ulasamadim. 1915 Minerva (10 Frank): Yunan mitolojisinde Jüpiter’in kizi, us ve savas tanriçasi (her halde Fransiz yöneticileri birinci dünya savasinin baslamak üzere oldugunu biliyorlardi, halki hazirlamak istediler); 1916 Bayard (20 Frank): ortaçag Fransiz kahramanlik siirlerindeki sihirli at, bir cins küheylan; 1917: migferli kadin basi (5 Frank. Bu da savastan tam önce çikmis bir paranin üstündeki resim!); 1938 Cérès (3 Frank): eski Roma mitolojisinde tahil ve hasat bereketi tanriçasi; 1940: is ve ilim motifleri (20 Frank); 1941: maden isçisi (10 Frank); 1942: balikçi (20 Frank); 1943: Pirene’li çoban (5 Frank); 1945: Chateaubriand (1768-1848): yazar (500 Frank. Eee, tabii, bütün ülke paralari harp sonlarinda deger kaybederler!); 1945: Fransiz mühendislik motifleri (10.000 Frank. Biraz önce ne demistim? Savasmiyalardi!... Neyse, 1959 sonunda Fransa parasindan 2 sifir atip “Yeni Frank” terimini icat etti de enflasyonu durdurdu. 1963’te ise “Yeni Frank” birimi yerini eskidi gibi “Frank” birimine birakti.) 1945: genç köylü (Atamizin “Köylü efendimizdir” sözünü en sonunda duymus olsalar gerek. 100 Frank); 1945: ressam Edmond Dulac’in çizdigi ama Fransa’nin yüzyillardir bilinen “Marianne” adli kadin basi motifi. Ressam ikinci dünya savasi sonu dolasima giren bu paralarda ve ayni yil çikan posta pullarinda kullanilan resmi için, en iyi arkadasi Emile Rixens’in karisi Lea’yi model olarak almis ama sakin akliniza kötü bir sey gelmesin: onlar sadece arkadas (500 ve 1.000 Frank); 1945 Minerva (yine) ve Herkül (1.000 Frank); 1946 Leverrier (1811-1877): matematik ve astronomi bilimcisi (50 Frank); 1949: kara ve deniz (5.000 Frank); 1953 Richelieu (1585-1642): kardinal, Fransiz asilzadesi, din ve devlet adami (1.000 Frank); 1953 Victor Hugo (1802-1885): Fransiz dilini en iyi kullandigi söylenilen yazar. En taninmis romani Sefiller’dir (500 Frank); 1955 Bonaparte (1862-1926): hah, nihayet asker kökenli biri ama imparator!... Bu kisi önce general, sonra da imparator oldu, ayni bizim Evren Pasa gibi (10.000 Frank); 1957 Henri IV: 1589-1610 arasi hüküm süren ve Bourbon ailesinden gelen ilk Fransiz krali (5.000 Frank); 1959 Molière (1622-1673. 50.000 Frank yerine 500 Yeni Frank) ve 1962 Racine (1639-1699. 5.000 YeniFrank yerine 50 Frank): tiyatro yazarlari; 1963 Voltaire (1694-1778): yazar ve düsünür (10 Frank); 1964 Corneille (1606-1684) tiyatro yazari (100 Frank); 1966 Pasteur (1822-1895): mikrobiolojist ve kimyager, kuduz asisini bulan kisi (5 Frank); 1968 Pascal (1623-1662): matematikçi, fizikçi, düsünür ve din adami. Pascaline denilen ilk dijital hesap makinesinin mucidi. Ayrica bir basinç ölçüsü birimi onun adini tasir (500 Frank); 1972 Berlioz (1803-1869) kompozitör. Fantastik senfoninin ve Ölüler için büyük ayinin (Requiem) yazari (10 Frank); 1976 Quentin de la Tour (1704-1788. 50 Frank) ve 1978 Delacroix (1798-1863. 100 Frank) ressam; 1980 Debussy (1862-1918) kompozitör. Empresyonist müzik alaninda ün yapmistir ve 19. asir romantik müziginden 20. asir modernist müzigine geçisin yaraticisi olarak anilir (20 Frank); 1981 Montesquieu, asil adi Charles-Louis de Secondat, Baron de La Brède et de Montesquieu (1689-1755): asilzade, sosyo-politik düsünür ve öncü. “Devlette güçler ayirimi” prensibinin yaraticisi. Bu prensip hala daha onlarca ülkenin anayasasinda mevcuttur (200 Frank); 1993 Pierre (1859-1906) ve Marie (1867-1934) Curie: radyoaktiviteyi bulan bu Nobel sahibi (Marie Curie 2 kere!) çift bugünkü kanser tedavisinin öncüleridir. Maria Sclodozska Polonya asillidir. Liseyi ülkesinde bitirmis ve Paris’te yüksek egitimini yaparken hocalarindan biri olan Pierre Curie ile evlenmistir. Çiftin 2 kizi da fizik alaninda önemli çalismalar yapmislardir (500 Frank); 1993 Saint Exupéry (1900-1944): sivil havacilik pilotu, yazar. Ülkemizde en taninmis öyküsü "Küçük Prens" olan St Exupéry pilot olarak askere alindigi ikinci dünya savasi sonuna dogru uçagiyla Akdeniz'e çakilip yasamini yitirmistir (50 Frank); 1995 Eiffel (1832-1923): mimar-mühendis ve metalik strüktürler uzmani. Eiffel’in en ünlü yapiti, Paris’in simgesi olan Eyfel kulesidir. Eiffel daha önce, Paris’teki Amerikan-Fransiz dostluk derneginin 4 Temmuz 1776’da kurulan Amerika Birlesik Devletleri’ne yüzüncü yil armagani olarak yolladigi ve New-York limaninin girisine dikilen ünlü Özgürlük anitinin iskeletini yapmistir. 14 Temmuz 1889’da, Fransiz devriminin yüzüncü yildönümünde açilan kuleyi dünyanin her yerinden gelip gezerler. Hiç unutmam: 2004 yazinda kule ikiyüzmilyonuncu ziyaretçisini kutlamisti!… New-York’taki yapitin da öyküsü ilginçtir. Bu devasa heykelin asli da Paris’tedir ve Eyfel kulesinin dibinde, Seine nehrinin küçücük bir adacigin üstünde, ayni New-York’taki boyca büyük, yasça küçük kizkardesi gibi, doguya bakmaktadir ve onun da gerçek adi “Özgürlük dünyayi aydinlatir”dir. Acaba büyük sairimiz Mehmet Akif’in “Tek disi kalmis canavar” diye isimlendirdigi “Bati” uygarligi yüzyillardir dünyanin “Dogu” bölümüne özgürlük götürmek hevesiyle mi için için yana durmustur?… Neyse, Eiffel’e 200 Frank kupürü kismet olmustu. Fransa’da çikan son kagit para (son diyorum çünkü 1 Ocak 2002’de, Avrupa Birligi’nin 12 ülkesine EURO sistemi geldi ve Fransa bunlardan biri. O gün 6,55957 Fransiz Frangi 1 Avro’ya denk sayilmisti) 1997 Cézanne (1839-1906): ressam (100 Frank).

 

Ve simdi garantili söyleyebilirim: böyle bir televizyon programi olmamistir. Bu iletiyi ilk yazip yayanlar, sözünü ettikleri programin verildigi kanalin, ayrica programin ve sunucunun adlarini versinler de arastirayim!… En basta okudugunuz iletiler halâ Internet’te dolasiyorlar. Bu demektir ki onlari okuyanlar kolayca gaza gelip hemen listelerine dagitmak istiyorlar. Bir buçuk – iki yildir Türk kamuoyunun bir bölümünü ustaca uyutup kullanmak için örgütlendiklerini düsündügüm, bu yalan öyküyü uydurup yayanlarin beklentileri nelerdir acaba?… Yoksa Baris’in adi kullanilarak ordumuz mu karalanmak isteniyor? Tabii ya Baris yurdumuzun en inanilir kisilerinden biriydi. Nasil olsa o artik yok ve “Hey, Millet! Ben böyle bir programa katilmadim!” diyemez..

 

Bugün Baris’in dogum günü. Onu seven bazi kisiler iyilik olsun diye Yaratan’a kavusmasini çabuklastirmayalardi 64 yasini kutlayacaktik simdi. Nur içinde yatsin!...

 

Disarda lâpâ lâpâ kar yagsa bile gönül bahçelerinizin yesili üzerinde duran o bin renkli çiçekler ve içinizin güzelligini yüzünüze yansitan o güleç günesiniz yüreginizden hiç ama hiç eksik olmasin! Bir de “Yeni yiliniz Baris ve Sevgi dolu olsun!”

 

Savas MANÇO

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket
 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı! <bgsound src ="music.mid">  
 


istek Yap
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol